ÜSTÜN İNSAN IRKI YARATMAK: ÖJENİK HAREKETİ

       Konuya daha iyi adapte olabilmek adına ilk olarak ‘öjenik' kelimesinin ne anlama geldiğini açıklayalım. Öjenik, insan genlerinin kalitesini düzeltmeyi ve iyileştirmeyi amaçlayan, bunun için yapılan her türlü harekete denir. Öjenik kelimesi Yunanca kökenlidir ve ‘iyi doğan’ anlamına gelir. Kulağa çok hoş geliyor değil mi? ‘İyi doğmak’ ne kadar kötü olabilir ki? Düşündüğümüzün tam tersine bu hareket bilimin kara sayfası olarak kabul ediliyor. Peki, Öjenik hareketinin bu şekilde anılmasının sebebi ne olabilir? Gelin en baştan başlayalım. 

       Öjeniği Almanya’da ilk benimseyen ve bu hareketi yayan kişinin ünlü biyolog Ernst Haeckel olduğu kabul ediliyor. Öjenik hareketinin altında yatan asıl fikir ise; zayıf olan, hastalık taşıyan ve akıl sağlığı yerinde olmayan insanların kısırlaştırılarak daha sağlıklı ve güçlü insanların oluşturduğu üstün bir ırk yaratmaktır. 

       Aslında bu fikrin çıkış noktası ‘evrim teorisi’dir. Ancak ne yazık ki aralarındaki fark gözle görülecek kadar büyük ve can yakıcıdır. Evrim teorisinde geçerli olan olgu ‘doğal seleksiyon’ dur. Örneğin 300 Spartalı filminde çocuklar doğaya bırakılır ve güçlü olanın hayatta kalırken zayıf olan yok olur. Evrim teorisi deyince aklımıza gelen ilk isim kuşkusuz Charles Darwin olur. Doğal seleksiyonu ‘doğal olmayan’ hale sokan isim ise Darwin ile çok bağlantılı biri; kuzeni Francis Galton. 

       Galton, kuzeni Darwin’in doğal seleksiyon olgusunu kullanarak 1900’lü yıllarda Öjenik hareketinin ‘bilimsel’ olarak adlandırılmasında büyük bir rol oynamıştır. Ancak Darwin bu durumdan hiç hoşnut olmaz. Çünkü Galton’un tanımında doğallık tamamen yok olmuş, güçlülerin yaşayıp güçsüzlerin öldürüldüğü bir anlayış hakim olmuştur. 

       Öjenik hareketi hızla yayılmış ve aynı zamanda devlet tarafından desteklenmiştir. Bu destek ise öjenik hareketini daha güçlü ve karşı konulamaz kılmıştır. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde, Amerika’da, yasal bir şekilde uygulanması adına devlet desteği ile öjeni merkezleri açılmıştır. Bununla kalmamış, 1896 yılında Amerika’da Medeni Kanun çıkarılmış ve bu kanun ile akıl hastalığı olan, epilepsi teşhisi konulan kişilerin evlenmesi yasaklanmıştır.  1903’te ise Amerikan Üreme Kurumu ile evlilik ve üreme konuları devlet tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır. 1911 yılında Irk Düzeltme Kurumu hayata geçirilmiş ve John Harvey Kellog öncülüğünde soyağacı uygulaması başlatılmıştır. 

       Dur durak bilmeden devam ettirilen bu hareketin daha çok yayılması ve uluslararası sistemde yankı uyandırması adına konferansalar düzenlenmiştir. Öjenik Kayıt Ofisleri ile insanların genetik özellikleri takip ediliyordu. ‘Güçsüz’ olarak adlandırdıkları insanlar ise genellikle göçmenlerden, zayıflardan ve fakirlerden oluşuyordu. 






       İlk defa 1909’da Kaliforniya’da organize bir şekilde kısırlaştırma hareketi başlatılmıştır. Devlet yetkililerinin belirlediği binlerce insan rızaları olmadığı halde kısırlaştırılmıştır. Amerikan Anayasa Mahkemesi’nin 1927’de  verdiği ‘kısırlaştırma’nın anayasayı hiçbir şekilde işgal etmediği kararı ile öjenik hareketi daha da haşin bir hal almıştır. 

       Amerika’da yayılan bu hareket birçok ülkeyi etkisi haline almıştır. Özellikle Almanya’da çok vurucu sonuçlara sebep olmuştur. Örneğin; Yahudi Soykırımı. Burada tarihe damgasını vuran isim ise tahmin ettiğiniz gibi; Adolf Hitler. 

       Hitler ve liderliğinde kurulmuş olan Nazi Partisi 1923’te darbe girişiminde bulunduğu için hapis cezasına çarptırılmştır. Bu süreçte ‘Kavgam’ adlı kitabı kaleme almış ve öjeni hareketini savunan düşüncelerini aktarmıştır. Hapisten çıktıktan sonra Alman ırkının üstünlüğünü insanlara kabul ettirmiş ve kürtaj ve doğum kontrollerindense öjenik ile yapılan ırk temizliğinin daha doğru olduğunu vurgulamıştır. 

       İnsanların canını yakan öjenik hareketi, Hitler ile birlikte katlanılamaz ve daha vahşi bir hale gelmiştir. 1933 yılında Kalıtsal Hastalıklara Sahip Nesillerin Önlenmesi Kanunu ile resmen başlatılmış, 400.000 kişi zorla kısırlaştırılmış ve zamanla bu yöntem yetersiz görüldüğü için ‘ötenazi merkezleri’ açılmıştır. 200.000 kişiden fazla insan ise bu şekilde öldürülüyor. 

       İnsanlığı katleden, güçlü/güçsüz ayrımının faşizmle karışıp katliama yol açan bu harekete, Hitler’in liderliğinde, gaz odaları ve toplama kampları da eşlik etmiştir. 

        Şimdi öjenik hareketinin bilimle olan bağlantısına bakalım. Bilim açısından genlerin ve üremenin kontrolü ile ırk temizliği yapmak mümkündür. Ancak mümkün kılınmış olan her şey doğru değildir. İnsanların rızası olmaksızın, etikten tamamen bağımsız, üstün insan ırkı yaratmak ve özellikle beyaz ırkın ‘hastalıklı ve güçsüz’ insanlar yüzünden kirlenmemesi için yapılan bir hareket ‘katliam’dan başka bir şey değildir. 

       Öjenik hareketi günümüzde varlığını korumuyor. Ancak komplo teorileri çerçevesinde baktığımızda insan ırkını düzenlemek ve iyileştirmek, güçlüyü hayatta tutup güçsüzü hayattan silmek için farklı yollardan hayatımıza müdahale edildiğini söylemek yanlış olmayacaktır.

       

       










 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.